TÜRKİYE'NİN KURTULUŞU
 Erkan Sevinç

Erkan Sevinç

PAZAR SOHBETİ

TÜRKİYE'NİN KURTULUŞU

08 Eylül 2018 - 16:17

Bugün 9 Eylül.. Kurtuluş Savaşı'nda Türk ordularının 9 Eylül 1922'de İzmir'e girmesiyle ilan ettiği zaferin üzerinden 96 yıl geçti.İzmir’in doğum günü olan 9 Eylül ile ilgili araştırmacı yazar Yaşar Aksoy ve Atatürk araştırmacısı Ahmet Gürel’den çok anı dinledim.

Aksoy her toplantıda Türk edebiyatçısı Turgay Gönenç'in annesi Namazgah’lı Sırriye Teyze'nin oğluna söylediği "Her 9 Eylül’de sen bu bayrağı göster, bu Yunan ordusu İzmir'i terk ederken milletimizin yaptığı bayraktır. Milletimiz bu bayrağı daima görsün" vasiyetini yerine getirerek bayrağı dinleyicilere gösterirken gözlerimin yaşarmasını engelleyemem.Ve o günden birkaç anekdot.

Önce Fahrettin Altay’dan..Aksoy anlatıyor..

“"Fahrettin Altay Paşa İzmir'e girdiğinde, gelincik tarlası gibi halkın evlere çektikleri bayrakları da gördükten sonra yüreği cayır cayır yanmaya başlamış, anasını özlediğini hissetmiştir. Tüm Kurtuluş Savaşı süresince görmediği anası Hayriye Hanım, Karşıyaka'da yaşamaktadır. Aile, işgal öncesi varlıklıdır. Atını birliğiyle Karşıyaka'ya sürmüş, büyük eğlence içinde olan davul, zurna ve bayraklarla coşan Karşıyaka halkının arasından geçerek sahilde anasıyla kucaklaşmıştır. Bu sahneyi görenlerle konuştum, ailesi anlattı. 'İçim yanıyor ana' demiştir. Gözyaşlarıyla anasının elini öptükten sonra 'Bana bir şey ver, açım' demiştir. Hayriye Hanım koşmuş, sahildeki evden bir şeyler kapıp getirmiş, kaptığı şey de bir dilim ekmek, üstüne de yeşil biber salçası. 'Oğlum, başka bir şeyimiz yok, bunu al' demiştir. Fahrettin Altay Paşa da halkın alkışları altında, anasının yani vatanının, halkının verdiği salçalı ekmeği yemiştir."

Bu kez Ahmet Gürel’den bir 9 Eylül öyküsü..

“Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın İzmir’e girerken defterine yazdığı not aşağıdadır:
 
“15 Mayıs 1919, İzmir’in işgali… Ben aynı günde İstanbul’u terk ettim. O kara günde Karadeniz’deydim. 3 sene ve 4 ay sonra da bugün Akdeniz’deyim.”
 
Yirminci yüzyılın en büyük zaferinin Türk Başkomutanı, Reuter Ajansı’nın muhabirine kendisine yakışan zarif gülümsemesiyle şu soruyu sormuştur: (Hacı Anesti, daha önce cepheyi dolaştığında, aynı muhabire; “cepheyi dolaştım Mustafa Kemal diye birine rastlamadım” demişti)


‘İki haftadır cephedeyim. Her tarafta Hacı Anesti’yi arıyorum, gördünüz mü?’”


9 Eylül 1922 sabahı, Süvarilerimiz Alsancak garını dolaşarak, (günümüzün Yüzbaşı Şerafettin sokağı) Gündoğdu’dan denize ulaşmıştır. Saat 10.00’da Yüzbaşı Şerafettin komutasında Teğmen Hamdi ve Teğmen Ali Rıza ile beraber İzmir Hükümet Konağı’na Türk bayrağı çekilirken, aynı anda Sarı Kışlaya Yüzbaşı Zeki ve Kadifekale’ye de Teğmen Besim tarafından Türk bayrağı çekilmiştir.
Aynı gün, Gazi Mustafa Kemal Paşa Belkahve’den İzmir’i seyrederken, Garp Cephesi Komutanı İsmet Paşa’ya dönerek;“Eğer, bu güzel şehre bir şey olsaydı çok üzülürdüm” demiştir.”

Ve gazeteci Ruşen Eşref Ünaydın’ın “Atatürk’ü Özleyiş”adlı kitabından..
 
“Nif (Kemalpaşa)’e akşamüzeri vardık. Gazi, buradan İzmir’in kaç kilometre mesafede olduğunu sordu. Nifliler İzmir'den 25-30 kilometre uzakta olduğumuzu söylediler. Başkumandan civarda bir tepeden İzmir’i seyretmenin imkânı olup olmadığını sordu. Belkahve denilen yerden İzmir'in göründüğünü anlattılar. Bunun üzerine Gazi otomobiline binerek, Belkahve’ye hareket emrini verdi. Oraya geldik, İzmir’in, üzerinde yabancı devletlerin gemilerinin durduğu körfezini görür görmez, birden: 
‘Deniz!’ diye bağırmışız. Hakikaten, oradan İzmir’in körfezi, Kadifekale ve diğer bazı yerler gayet iyi görülüyordu. Güneş bir kez daha batıyordu ve gurup oluşmuştu ki Türkiye’miz üzerinde sonsuza kadar kalacak olan bir manzarayı seyretmek mutluluğunu tattık. Kadifekale’ye Türk bayrağı çekiliyordu. Güneş yavaş yavaş alçalmış, İzmir Körfezi’nin yeşil sularında erimişti. Hiç birimiz Belkahve’den ayrılamıyorduk. 


Orada bir süre daha kaldıktan sonra Nif’e dönmek üzere hareket ettik. Yolda bir birliğin İzmir’e doğru yürüyüş düzeninde ilerlediğini gördük. Erler günlerce süren yürüyüşlerine rağmen yorgunluk belirtisi göstermiyorlar, bir an evvel İzmir'e ulaşabilmek için can atıyorlardı. Gazi bana dönüp: 
‘Askerlere, arkadaşlarının İzmir’e girdiklerini söyle’ dedi. Emri bildirmek üzere ayağa kalktım. Kolbaşına elle işaret ederek birliği durdurdum. 
‘Arkadaşlar nereye gidiyorsunuz?’ diye sordum. ‘İzmir’e’ diye haykırdılar.
‘Süvarilerin İzmir’e girdiklerini biliyor musunuz?’ dedim ve arkadaşlarının İzmir’e girdiklerini haber verdim. İçlerinden biri:‘Aferin be’ diye bağırdı. Hepsi birden şevkle yollarına devam ettiler, biz de Nif’e döndük. Geceyi Nif’te geçirdik.”


Geceyi Nif’te geçiren Gazi Mustafa Kemal Paşa, “Bütün hayatımda sevinçle geçirdiğim bir gece vardır. O gece; ordumuzun İzmir’e girdiği günün burada geçirdiğim gecesidir” diyerek, o gün yaşananları şöyle anlatıyordu:
“O zaman buradan geçerken, bu muhterem halkın gördüğü zulüm ve düşmanlığa rağmen, resmimi koynundan çıkararak beni tanıdıklarını ve otomobilime atılarak kucakladıklarını unutamam. Bugün o hatırayı yaşıyorum.”

Aslında İzmir’in kurtuluşu Türkiye’nin kurtuluşu..Sadece güzel İzmir’imizde değil ülkenin her karış toprağında,her ilinde,her ilçesinde,her köyünde,her mahallesinde coşkuyla kutlanmalı.9 Eylül sadece İzmir’in doğum günü değil Türkiye Cumhuriyeti’nin doğumu…

 

YORUMLAR

  • 1 Yorum

Son Yazılar