DİLLERİN VE DİNLERİN KENTİ
 Erkan Sevinç

Erkan Sevinç

PAZAR SOHBETİ

DİLLERİN VE DİNLERİN KENTİ

21 Ekim 2018 - 23:34 - Güncelleme: 22 Ekim 2018 - 00:03

Yolum Mardin’e düştü bu kez.

Ne zaman bu yöreye gelsem bir büyülü dünyaya girmiş gibi oluyorum.

Mardin birkaç yıl önceki haliyle bugünü karşılaştırdığımızda çok farklı bir yerde .

Terör belasına rağmen  otellerde yer yok ve sokaklar dolu dolu.

Bu yıl 3 milyon civarında yerli ya da yabancı turist ili ziyaret etmiş.

Mardin dillerin ve dinlerin kenti.Süryanisinden Müslümanına kadar her din hala yaşıyor.

Diller de öyle

Yöre insanı en az 4 dili ana dili gibi konuşuyor. Türkçe,Kürtçe,Süryanice ve Arapça.

Mardin’de çok sayıda tarihi eseri gezer öykülerini dinlerken milattan önceki yıllara kadar gidiyorsunuz.

“Gündüzü seyranlık gecesi gerdanlık” derler Mardin için.

Taşın başkenti derler.

Hoşgörü kenti derler.

O kadar çok önemli eser var ki anlatırsam bu Pazar sohbetini geçer, kitap olur.

Birkaçından söz edeyim:

1942 yılında kurulan Mardin Müzesi, sadece eser varlığıyla değil kütüphanesiyle ve bahçesinde kurulan Arkeopark ile hem farklı hem keyifli bir adres.

Sabancı’lar restorasyonunu yaptırmış.

Mezopotamya neresi?

Çivi yazısı nasıl yazılır?

İlk yazıyı kim icat etti?

İlk ateş nasıl yakıldı?

En eski arabalar nasıldı?

Eskiden ekmek nasıl yapılırdı?

El değirmeninde buğday nasıl ezilir?

Toprağın altında neler var? gibi sorular gibi birçok bilginin cevabı burada.

Anadolu’daki en eski camilerden biri olan Ulu Cami, Artuklular döneminden kalma.

Camii Kebir olarak da anılan yapı, 1176 yılında iki minareli olarak inşa edilmiş ama günümüze tek minaresi ulaşmış. 19. yüzyıl sonlarında yapılan eklemelerle şimdiki görüntüsüne kavuşmuş.

Mardin’de hüküm süren son Artuklu Sultanı Melik Necmettin İsa tarafından yaptırılan Zinciriye Medresesi, 1385’ten günümüze ulaşmış. Mardin’in en güzel yapılarından biri. Timur’la savaşan İsa Bey, bir süre bu medresede hapis yatmış. Üst katta yer alan odacıklara özellikle dikkat edin; geçmişte medrese öğrencilerinin kaldığı yerlermiş.

Bir başka medrese Kasımiye..

Zinciriye gibi Kasımiye Medresesi’nde de öğrencilerin kullandığı odacıklar var. Hangi ders için kullanıldığı odaların tavanındaki simgelerden anlaşılıyor. Medresenin avlusunda duvara su vurulduğunda rahatça görülebilen koyu kırmızı lekeler dikkati çekiyor. Rivayete göre medreseyi tamamlatan Kasım Paşa burada katledilmiş. Kızkardeşi elinde ağabeyinin kanlı gömleği, acısından ağıtlar yakarak kendini duvarlara vurmuş. İşte bu kanlı gömleğin duvara sürülen izlerinin o günden kaldığı anlatılıyor.

Deyrul-zafaran Manastırı’nın geçmişi 5. Yüzyıla dayanıyor. 640 yıl boyunca- Süryani Ortodoks patriklerinin ikametgâhı olmuş. Adını, etrafında yetişen safran bitkisinden alan manastırda göreceğiniz yapılar Güneş Tapınağı, Azizler Evi, Mor Hananyo Kilisesi ve Meryem Ana Kilisesi. Gittiğinizde karşılaşacağınız yaşam ise sizi bambaşka bir zamana ve atmosfere götürecek.

Mardin’de bir Pazar ayinini de mutlaka izleme şansını yakalayın. Her Pazar farklı bir kilisede düzenleniyor ayin. Mardin’i kaleden yani tepeden izlemenin,o dar ve merdivenli sokaklarında gezmenin,yöresel lezzetlerde alışveriş yapmanın keyfi tarif edilemez.

Lezzet dedim de Türk, Arap, Süryani yemeklerinin harmanlandığı Mardin mutfağı, parmak yedirten lezzetlerle dolu.

"İrok" dedikleri kızartılmış içli köfte,

"İkbebek" dedikleri haşlama içli köfte,

"Kiliçe" adı verilen Mardin çöreği,

"Sembusek" denen kapalı lahmacun, un ve pekmezin başrolde olduğu harire tatlısı, lokma tatlısına benzeyen zingil..Yemeğin eşlikçisi ise küçücük kaplarla servis edilen mezeler ve bakır kaselerde minik kepçeler eşliğinde yöresel ayran ya da şarap.Tabii ana yemeğin bir şov şeklinde masalara gelmesi ve yemek sonrası önünüze bir tas getirip elinizi yıkamaları hiç aklınızdan çıkmayacak.

Mardin’e bir grup fotoğraf sanatçısı ile gidince öyle detayları da izleme fırsatı buldum ki "Allah'ın şanslı kuluyum" demeden kendimi alamadım.

Başlarında Erhan Meço (mesleği avukat ama bir fotoğraf ustası) ile “Doku”konulu fotoğraflar çektiler. Mardin’de güzel insanlar da tanıdım.

İlk aklıma gelenler Süryani dostumuz Lukas Aktaş ,manastır rahibi Raban Gabriel Akkurt ve tersine göçün örneği Melek Akarmut (Mardin’li Marlyn)..Bize bu fırsatı Meris Tur sağladı.Sevgili Filiz Güleç ile yollar hep filizleniyor.




 

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar