CHP bu olamaz!

CHP bu olamaz!

Kendisi de CHP üyesi olan Azimet Gürbüz'ün kaleme aldığı yazıyı mutlaka okuyun. Büyükşehir ve Kocaoğlu neler yapıyor görün...

11 Temmuz 2016 - 14:39 - Güncelleme: 11 Temmuz 2016 - 14:43

Cumhuriyet Halk Partisi parti proğramında, güçlünün değil hukukun üstünlüğünü savunur. Hukuk devletinde hukukun üstünlüğünü kabul eden, vatandaşların tarafsız yargının güvencesi altında bulunduğu, devletin eylem ve işlemlerinin yargı denetimine tabi olduğu bir yönetim biçimidir.(CHP parti programı sayfa 32)
Çağdaş demokrasilerin özünü; ulusal irade ve hukukun üstünlüğü ilkeleri eişliğinde, bireylerin evrensel nitelikli temel hak ve özgürlüklerini, yaşamları boyunca eksiksiz olarak ve engellenmeden kullanabilmeleri oluşturur.(CHP Parti Programı sayfa 42)

Yukardaki alıntılar belirtildiği gibi CHP’nin Parti Proğramından alınmıştır. Yani CHP iktidar olduğu taktirde bu ilkeler ülkede yoksa uygulamaya geçirir. Muhalefette ise de bu tezleri savunur. Halka anlatır. İktidara geldiğinde insanların yaşantılarını yukardaki ilkeler doğrultusunda güvence altına alacağına ikna eder.
Yazacağım konu bu kadar önemli mi ki; daha söze girmeden işin “kitabi boyutunu” ön söz olarak aldım? Evet; bir siyasi parti bir hakkın savunulmasını önemsemezse, kendini daha büyük sorunların çözücüsü olarak görme/gösterme kuruntusu, bir süre sonra çırıl çıplak açıkta kaldığında yanında “niye böyle oldu”, sorusunu dahi soracak kimseyi bulamaz.
CHP’si İzmir’de yerel yönetimlerde iktidar olmasıyla övünür. Aslında 2009 Yerel Yönetim Seçim sonuçlarına göre övündüğünde haklıydı. Çünkü, İzmir’in 30 ilçesinin 28'inde belediyeler elindeydi. Seçimler yaklaşınca Tire Belediye Başkanı da geçince, İlçeler Belediye Başkanlığı sayısı 29'a yükseldi. Zaten Büyükşehir Başkanlığı da CHP’deydi. Ancak 2014 seçimlerinde 8 ilçeyi kaybetti. Bireysel olarak ben bu sonucun 8 değil de 7 olarak gerçekleşeceğini öngörmüştüm. Benim tahminimin üstünde böylesi bir kaybın gerçekleşmesi üzücü oldu. Fakat bana partinin etkili ya da yetkili bir yöneticisinden değeri bir asgari ücretlinin ücreti düzeyinde yemek dahil bir de A dan Z’ye bir takım giysi kazandırdığı için de buruk bir sevinç yaşadım. 
Sayın Genel Başkanımız İzmir Büyükşehir Başkanımızı her fırsatta övgüye boğmasına rağmen, ben kendisi gibi düşünmediğimi, gerekçelerimi, zaman zaman, bu sayfalarda yazdığım biliniyor.
Önceleri yine yazmıştım. Özdere İzmir'in en güney ucunda Menderes İlçesine bağlı bir mahalle (Belde). Geçen yılın sonunda AKP’li İlçe Belediye Başkanı sahil düzenlemesi çalışmaları adı altında sahil yolunu kumsalları ve denizi doldurmak suretiyle genişletme çalışmaları yaptı. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nın da bu projeye 4 milyon lira katkı koyduğunu, asılan bir tabeladan öğrendik. İnşaat süresinde sahilin en güzel kumsalının üçte birlik bölümüne beton döküldü. Bunun gerekçesi sorulduğunda “Belediye’nin halk için şezlong koyacağını, üstünü tente ile kapatacağını ve bir dinlenme yeri yaratılacağı ifade edilmişti. Hani AKP’nin değişim tezleri revaçta ya. Belki dendi, betonda güneşlenmek kumda güneşlenmekten daha iyidir. Meğer o da değil. Kumsalın işgal edilen 1/3’lük bölümüne ek kalan kısmın 2/3 lük bölümüne de şezlong işgaline tahsis edilerek güneşlenmeye gelen halktan 25-50 lira arasında para tahsil edilerek yandaşlarına  küp dolduracak akar yarattılar. İşgal edilen yerin suyu yok, tuvaleti yok ancak CAFE olarak hizmet sunuyor. 
Ben bir partili olarak öncelikle buna katkı koyan Büyükşehir Belediye Başkanının hangi projeye para koyduğunu bildiğini sanıyorum. Böyle bariz bir kayırmacılığa göz yumacak düzeyde halkın soyulmasına nasıl vesile olur? Halkçı Belediyecilikle bunun nasıl bir ilgisi olabilir?
Bayram nedeniyle gelen misafirlerimizi gezdirmek için gittiğimiz turistik ilçelerden Çeşme’de daha beterini gördük. Şezlongculuk yandaşı zengin etme yolu. Orda rayiç 40-100 tl arası. Bunun AKP’lisi CHP'lisi kalmamış. Bu duruma şahit olunca İzmir Büyükşehir Belediyesi'nden artık bir beklentimin olamiyacağına açık kanaat getirdim. Yani rantçılık ve söğüşçülük genelleşmiş İzmir’de.
Peki CHP İl Başkanı ne düşünüyor? Hani biz kimsesizlerin kimsesiydik. Bakın aşağıda bahsettiğim sömürü tarzı vatandaşın canına “tak” ettiği için sosyal medyada yayınlanan bir hukuki gerekçe var. Bu hukuki kararı uygulatmak üzere savcılık nezdinde, polis ya da jandarma gibi emniyet güçleri nezdinde bir çaba sergilenemez mi? Hani mücadele, mücadele diye böbürleniyoruz ya hiç değilse bir bildiriyle bu hukuki durum halka ve işletme sahiplerine söylenemez mi? Tayyip Erdoğan’ın günahları CHP’lilerin günahlarını afetmede mi kullanılıyor?
Büyükşehir Belediye Başkanlığı CHP’de olan bir ilde bu kanunu uygulatma hakkı yok mu? 
”Yıllık iznini ve bayram tatilini deniz kenarında geçirmeyi tercih edenlere hukukçulardan bir uyarı geldi. Denize 50 metreden daha yakın olarak konumlanan sahil işletmelerinin yasalara aykırı olduğunu ve bu alanlara giriş ücreti ödenmemesi gerektiğini belirten Avukat Cevat Kazma, ödenen ücretlerin de geri alınabileceğini açıkladı.”
Şezlong, şemsiye, duş, loca, yiyecek-içecek gibi hizmetler sunan bu alanlara giriş ücreti kişi başı 50 ila 1000 TL arasında değişiklik gösteriyor. Ancak hukukçulara göre denize sıfır olarak konumlanan bu tür işletmeler bir hak ihlali yapıyor.
Avukat Cevat Kazma’ya göre, Kıyı Kanunu’nun 4. ve 5. maddeleri gereğince bu tür işletmelerin kıyı kenar şeridi ile arasında en az 50 metre mesafe bulunması gerekiyor. 
ÜCRET ÖDEMEYİN
Bu mesafenin kanunen herkese açık bir alan olması gerektiğini vurgulayan Cevat Kazma, “Denize 50 metreden daha yakın sahil işletmelerinin verdiği hizmetler yasal değildir. Bu alanda denize girmek, güneşlenmek için giden kişilerden ücret alınamaz.” diyerek, tatilcilerin bu alanlara giriş için ücret ödememesi gerektiğini söyledi.

Kaynak : GERÇEKHABERCİ

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x
GERİDE KALDI  5 TANE!!!!
GERİDE KALDI 5 TANE!!!!
"EVET-HAYIR" ONUN ESERİYDİ