Musul ve Misak-ı Milli
Yalçın Kocabıyık

Yalçın Kocabıyık

Ne yapmalı?

Musul ve Misak-ı Milli

31 Ekim 2016 - 14:34

Musul ve Kerkük.

100 yıl öncesine dayanan, emperyalizmin kirli hedeflerinden kaçamayan kaderleri ortak olan iki şehir.

Evrensel insani değerlerin yükseltildiği, savaşlara "hayır" denildiği bu günlerde de kaderleri değişmedi.

Bugün, bu iki şehir üzerine çok tehlikeli oyunlar oynanıyor.

Tehlikenin daha da büyüğü, dünya kamuoyunun gözleri önünde bölgeyi kasıp kavuracak Şii-Sünni çatışmasının fitilinin bu adımla ateşlenecek olması.

Küresel egemen güçler 100 yıl sonra tekrar yeni Orta Doğu haritasını dizayn etmeye çalışıyorlar.

 

TÜRKİYE'NİN TARİHTEN GELEN HAKKI

 

Türkiye, bu tehlikenin farkında olduğu için sürekli uyarıyor. Musul'da hem sahada hem masada olmak istiyor. Çünkü bunun için hem tarihsel hem de hukuksal haklarımızın var olduğunu söylüyor.

Lozan sonrası, ''Milletler Cemiyet''raporunda Türkiye'nin gerektiğinde konuyu BM'lere taşıma ve referandum isteme hakkı verildiğini, Türkiye'nin tarihten gelen böyle bir hakkı olduğunu hatırlatıyor.

Çünkü tarihsel olarak çözülememiş meselelerden kaçmakla kurtuluş sağlanamıyor.''Ver kurtul''formülünün çok yanlış olduğunu hep beraber gördük.    

 

MASA BAŞINDA ALDILAR

 

Misak-i Milli sınırlarımız içinde olmasına karşın, emperyalist İngiltere'nin işgal ettiği, Lozan'da referandumdan kaçırılıp 'Milletler Cemiyeti''nde masa başında oyunlarla kaybetmiş olduğumuz Musul sıradan bir vatan parçası değildi.

Musul ile birlikte başta petrol olmak üzere bütün enerji kaynaklarımızı kaybetmiş olduk.

Lozan'da çizilen sınırlarımızın hemen bittiği yerden petrolün adete fışkırırcasına ortaya çıkması tesadüfi değildir.

Lozan'da Musul meselesine sadece toprak parçası olarak bakılması çok yanlıştı. O gün kaybettiğimiz Musul bu gün de yeni bir sorun olarak yine karşımıza çıktı.

Son günlerde Türkiye'de, ''Musul'da gözümüz yok'' açıklamalarını duyuyoruz.

Ancak Fransa'dan gelip Musul operasyonuna katılan  Fransa'dan, başta  ABD olmak üzere 63 koalisyon ülkesinden bu sözü duyamazsınız. Ama bizden, ''Musul'da gözümüz yok'' sözünü duymak istiyorlar. Bizim Musul'la ilgilenmemizi istemiyorlar.  

 

TÜRKİYE'NİN İLGİLENMESİ DOĞRU

 

Musul,Misak-i Milli'nin bir parçasıdır. Bu anlamda da Türkiye'nin Musul ile ilgilenmesi doğrudur, Fırat Kalkanı operasyonu doğrudur.

Bu anlayışa karşı çıkanlar milli değildir, yerli değildir, olamaz da.

Türkiye işgalci sayılamaz.

2003 te ABD öncülüğünde ülkenin her bir tarafını işgal eden batı ülkelerini görmeyen Irak'ın kukla başbakanı Haydar El-İbadi patronlarının talimatıyla hareket etmektedir.

ABD Türkiye'ye karşı yıllarca terör saldırıları gerçekleştiren PKK-PYD yapılanmasıyla ittifak yapmayı tercih etmiştir. Batı sistemi Türkleri bu bölgede etkisiz kalması için her şeyi yapmaya başladı.

 

BATININ YALANINA KİMSE İNANMIYOR

 

63 Ülkeden oluşan koalisyon güçleri 5 yıldır Suriye'den çıkaramadıkları DEAŞ'ı Musul'dan temizlemek için harekete geçti.

Ancak batının tek amacının bu olduğu yalanına hiç kimse inanmamaktadır.

Tarihin en ilginç ve garip bir o kadar da anlamsız bu savaşın zamanlaması da manidardır.

Çünkü  DAEŞ denilen bu vahşi terör örgütü 2 yıldır bu ülkeler tarafından besleniyor ve büyümesi seyrediliyordu.

Ne zaman Türkiye ÖSO ile birlikte bunları temizlemeye başladı. Birdenbire ABD ve Koalisyonda 65 ülke 100 bine yakın kara ordusu ile  son teknoloji uçakları ve silahlarıyla, ''Sen bırak biz hallederiz''demeye başladı

Bu savaş aslında petrol ve enerji koridoru olan küresel bir paylaşım savaşıdır. Çünkü dünya enerji stokunun % 65 hala bu bölgededir.

Bu savaşın sonucunda  100 yıl sonra orta doğu haritası yeniden çizilmek istenmektedir. Batı sistemi ile Lozan'da kurulan ''Lozan Kardeşliği''son noktaya yani bir Sevr dayatması diyebileceğimiz bir noktaya geldi.

 

ARTIK SZAMANI GELDİ

 

Ancak bütün dünya bilmelidir ki, ''Bugün biz yeni bir Sevr'i kabul etmek bir tarafa Lozan'da kaybettiklerimizi sorgulayan bir ülkeyiz.

Türkiye düşmanlarına,Türkiye karşı şer güçleri ve terör örgütleri ile ittifak kuranlara karşı verilecek cevabımız ağır olacaktır.'

'Artık tarihsel olarak Türkiye'nin batı ile bağımsızlık ilişkilerinin masaya yatırılma vakti gelmiştir.

Son Yazılar