Almanya ile son yıllarda çok ciddi diplomatik gerilim yaşamamız hiç de tesadüf değildir.
Almanya ile Türkiye arasında çok uzun bir geçmiş vardır.
Son 100 yıldır bir çok noktada müttefikiz.
Türkiye'de binlerce Alman şirketi faaliyette, Almanya'da da 4 milyonu aşan Türk yaşamaktadır.Yani tam anlamıyla et ve tırnak gibiyiz.
Buna rağmen Almanya'nın Türkiye'den kaçan ne kadar terör zanlısı varsa sahip çıktığını görüyoruz.
Almanya bir yandan Türkiye'ye silah ambargosu uygularken, diğer taraftan AB'de hep engeller çıkarmıştır.
Kendi yasalarına göre bölücü terör örgütü PKK'nın yasa dışı terör örgütü sayılmasına rağmen ülkenin her birinde faaliyet göstermelerine göz yumdular,
Gezi olaylarında ateşin büyümesi için ellerinden geleni yaptılar,
Kobani'de etkili medya desteği ile kaos yaratılmasında büyük rol oynadılar.
17-25 Aralık kumpasına siyasi mesajlarla kol kanat gerdiler.
15 Temmuz ihanetine karışan FETÖ'cülere barınma imkanı sağladılar.
Referandum sürecinde iç işlerimize müdahale ederek, taraf oldular.
Almanya her zaman Türkiye'nin toprak bütünlüğünü kastedenlerin sırtını sıvazlamıştır.
Kürt devletinin kurulması isteyerek, karşımızda olmuştur.
Kendi topraklarında yaşayan Türkleri de etnik, mezhepsel ve ideolojik temelde bölmeyi öncelikli devlet politikaları haline getirip,anavatandan koparmaya çalışmaktadır.
Türkiye ne zaman geleceğine, bekasına yönelik tehditlere karşı önlem almaya kalksa karşısında ya ABD' yi , ya da Almanya'yı görmüştür.
Türkiye'ye karşı girişilen içten ve dıştan bütün karşı duruşların arkasında hep bunlar çıkmıştır.
Suriye'de iç savaşın çıkartılmasından sonra,Türkiye batının casusları ile dolup taştı.
En son olarak sivil organizasyon maskesi altında sözde ''aktivist''lerin gerçekte batılı ajanların Büyükada'da toplanıp, Türkiye'de kaos yaratmak için toplumsal olayları planlarken yakalanıp,göz altına alınmas sonrası Almanya ancak savaş sırasında alınabilecek sertlikte tedbirler alacağını açıkladı.
Ekonomik yaptırımların uygulanacağını,vatandaşlarının da Türkiye'ye gitmemeleri için uyardı.
Türkiye'deki yatırımcıları da tehdit etti.
Yani Almanya dostluk maskesini çıkartıp,gerçek düşman yüzünü gösterdi.
Büyükada toplantısını Alman istihbarat örgütü BND'nin finanse ettiği ve toplantı sonucunda Türkiye ile ilgili raporun BND'ye gönderileceği ortaya çıktı.
Toplantıya katılanların yalnızca BND ile değil, başka ülkelerin stihbarat örgütleriyle de bağlantılı olduğu öğrenildi.
Türkiye'nin bağımsızlığını ve bekasını ilgilendiren böyle önemli bir konuda Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Almanya'yı da , ABD'yi de ve içerdeki işbirlikçilerini de karşısına alabilecek güç ve iradeye sahip olduğu unutulmamalıdır.
Türkiye eskisi gibi batının diplomatik tehditlerine boyun eğecek dönemi çoktan aşmış durumdadır.
Almanya'nın bu akıl tutulması davranışını yakında yapılacak seçimlere dayandırmak da çok gerçekçi değildir.
Geçek sebep, Balkanlardan Kafkasya'ya,Orta Doğu'dan Afrika'ya uzanan geniş bir coğrafyada Türkiye'nin ciddi bir rakip haline gelmesidir.
Almanya, Türkiye'yi kendi çıkarlarının önünde önemli bir engel görmektedir.
İngiltere'nin ön görüşü ile çatırdıyamaya başlayan Avrupa Birliği de artık bir Hıristiyan Birliği haline getirilmiştir.
İslamofobi ve Türkiye korkusu bunları daha da saldırgan hale getirmiştir.
Dünya yeni bir sosya-ekonomik siyasi yapılanmaya hızla koşmaktadır.
Türkiye güçlü bir devlet olarak bu yapılanmada yerini almalıdır.
Türkiye yaşayan kader birliği yapmış insanların içeride demokrasi kavgası verirken dışarıdaki Türkiye düşmanlarına karşı birlik ve beraberlik içinde olması gerekir.
YORUMLAR