ABDULLAH GÜL, TUNCAY ÖZKAN VE KEMAL KILIÇDAROĞLU

Beni en çok şaşırtan lider Kemal Kılıçdaroğlu.
"Adalet" diyerek  Ankara'dan kalkıp İstanbul'a yürüyen adamla, "Abdullah Gül'den neden bu kadar korkuyorlar"  diyen birinin aynı kişi olduğuna inanmak çok zor.
Birilerinin (eğer dinliyorsa) çıkıp Kılıçdaroğlu'na sağdan birilerini devşirmekle sağ oyları alamayacağını anlatmalı.
Cumhurbaşkanı adayının partili olmaması gerektiği tezini savunan Kılıçdaroğlu partiler üstü birini arıyor besbellli.
Fakat bu aradığı kişinin Abdullah Gül olmadığını biri kulağına fısıldamalı.
Ben böyle yazıyorum fakat aklımın başka bir köşesinde şeytanlar dürtüyor.
Neden Abdullah Gül.
Daha adı geçtiğinde CHP'li seçmenlerin hepsi ayaklanıyor "Olmaz" diye.
İşte tam burada aklıma Tuncay Özkan geliyor.
Delegelerin Parti Meclisi için "çizdiği" değerlendirmediği birini, "Genel Başkan Baş Danışmanı" olarak atayıp eski görevine devam etmesini sağlaması ile aynı mantık bu.
Adalet yürüyüşüne başladığında belki de Türk basınında ilk kez benim tarafımdan yazılan, "İşte şimdi lider oldu" yu yanlış anlamış Kılıçdaroğlu.
Lider olmak, kendi bildiğini yapmak değil.
Lider olmak, partililerin görüşünü, talebini, tercihini yok saymak değil.
Lider olmak, "Ben ne dersem o olur" demek değil.
"İyi kaptan dalgalı denizde belli olur" derler.
"Genel başkanlıktan liderliğe terfi etti" diye inanarak yazdığım Kılıçdaroğlu'nun dalgalı siyaset günlerinde aldığı kararlar beni şaşırtmaya devam ediyor.
Ben yazıyorum buraya kendisi görmezse, okumazsa birisi iletsin lütfen.
"Sui misal misal değildir..."
O bilir anlamını da ben yine yazayım.
"Kötü örnek örnek değildir."
"Tek adam" dediği kişeye bir özenti seziyorum. 
İnşallah yanılıyorumdur.
Abdullah Gül ve Tuncay Özkan olaylarında aklıma iki şıktan başka bir şey gelmiyor.
Ya, "Lider oldu" dediğim Kılıçdaroğlu "Tek adamlığa" özeniyor..
Ya da birileri bunları yapması için bastırıyor.
Yoksa hangi mantık, "Çizik" rekoru yiyen birini hala baş danışman olarak tutar,,
Hangi mantık, tek bir partilinin bile gönüllü oy vermeyeceği birini bu kadar parlatmaya çalışır.
Yazımı, Kılıçdaroğlu'na hala inancını yitirmemiş biri olarak ve onun doğru yanıtı vereceğine inanarak bir soruyla bitirmek istiyorum.
"Sayın Kılıçdaroğlu, bu kararları gerçekten özgür iradenizle mi alıyorsunuz...?"