Urla ve Çeşme’nin Talan Edilmesine İzin Vermeyeceğiz!

Urla ve Çeşme’nin Talan Edilmesine İzin Vermeyeceğiz!

04 Şubat 2020 - 22:43

HKMO İzmir: Acele Kamulaştırma ile Urla ve Çeşme’nin Talan Edilmesine İzin Vermeyeceğiz!

Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Urla ve Çeşme İlçelerindeki acele kamulaştırma ile ilgili açıklama yaptı. Yapılan açıklamada: "Bu bölgede yer alan doğal alanlar ve halka ait taşınmazlar basında yer alan Kanal İstanbul benzeri Suudi yatırımcılara rant sağlamaya yönelik bir araç olarak kullanılmak istenmektedir" denildi.

İŞTE O AÇIKLAMA:

Ocak 2020 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanan Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi kapsamındaki taşınmazların acele kamulaştırma yapılmasına yönelik karar ile Çeşme İlçesi Alaçatı ve Urla İlçesi Zeytinelinde  bulunan toplam 511 adet taşınmazın kamulaştırılacağı ilan edilmiştir.

Acele kamulaştırmaya neden ihtiyaç duyulur?

Acele kamulaştırma yolu ülke savunması ve korunması, salgın hastalık, deprem gibi olağan üstü durumlarda kamu yararı ve kamu düzenine ilişkin acil ihtiyaçlar halinde başvurulan bir yoldur.

3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu uyarınca seferberlik ve savaş hali ile savaşı gerektirebilecek bir durumun meydana geldiği gerginlik ve kriz dönemlerinde yapılacak seferberlik hazırlıkları ve bütün askeri ihtiyaçların yapılabilmesi için kanunun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya aceleciliğine karar alınacak hallerde veya özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda acele kamulaştırmaya ihtiyaç duyulur. Alaçatı ve Urlada ki bu bölge  doğal ve ekolojik yapısı nedeniyle yapılaşmanın olmaması gereken ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yapılan 1/100000 ölçekli Çevre Düzeni Planı ile İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan 1/25000 ölçekli Nazım İmar Planında tarım alanı, orman alanı ve sit alanı kararları ile koruma altına alınmıştır. Bu alanların Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi olarak ilan edilmesi acele kamulaştırmayı gerektiren bir durum değildir.

Doğal, tarihi ve tarım arazilerinin önemleri nedeniyle korunması gerekirken, bu alanların rant çevrelerinin yatırımlarının önünü açmak ve kolaylaştıracak kararların alınması düşündürücüdür. Kültür ve Turizm Bakanlığı eliyle bu alanlara turizm alanı statüsü verilerek rant sağlamaya yönelik bir araç için kullanılması, kamu yararının öncelikler arasında gözetilmemesi dikkat çekicidir.

 Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgeleri nasıl oluşur ve hangi yasal mevzuatlar çerçevesinde değerlendirilir?

Turizm Teşvik Kanununda bir bölgenin turizm açısından kamulaştırılması işleminde neden acele kamulaştırma işlemi yapılma gereği duyulmaktadır.. Kaldı ki Turizm Teşvik Kanunu ve bu kanuna dayalı mevzuatlarda acele kamulaştırma kavramı yoktur. Planlama ve plan uygulaması dahil birçok aşamanın yerine getirilmesi öngörülmektedir. Çevre Düzeni Planları ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı hazırlanırken birçok kurum kuruluştan görüş alınmakta, yıllara dayanan etüt çalışmaları yapılmakta yetkili mercilerde oylanıp ilan edilerek kesinleştirilmektedir. Çevre Düzeni Planlarının oluşturulmasında ki parametrelerden ne değişmiştir ki Cumhurbaşkanlığı kararı ile Çevre Düzeni Planlarına aykırı konumuz olan oldubitti yaratılmıştır. Jeolojik araştırmalar ve çalışmalar yapılmadan helikopterle havadan üçüncü İstanbul Boğaz Köprüsünün belirlenmesi gibi bir anlayış ve tercih mi yapılmıştır.

Acele el koyma ve kamulaştırmanın Cumhurbaşkanlığı kararı ile ilan edildiğinde kamuoyu olarak acele el koymanın şartlarından sayılan ülke savunmasına yönelik Bir Askeri Deniz Üssü kurulacağını varsaymıştık.

  Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgeleri 2634 sayılı Turizm Teşvik Kanunu doğrultusunda tarihi ve kültürel değerlerin yoğun olarak yer aldığı, turizm potansiyelinin yüksek olduğu yöreleri korumak, kullanmak, sektörel kalkınmayı ve planlı gelişimi sağlamak amacıyla belirlenir. Bu belirleme yapılırken de ülkenin doğal, tarihi, arkeolojik, jeolojik ve sosyo-kültürel turizm değerleri, kış, av, su sporları ve sağlık turizmi ile mevcut diğer turizm potansiyeli göz önünde bulundurulur. Kültür ve Turizm Bakanlığı kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri ve turizm merkezleri içinde her ölçekteki planları yapmaya, yaptırmaya, re’sen onaylamaya tadil etmeye yetkilidir. Yasal prosedür böyle iken 28/12/2006 tarih-5571/14sayılı değişik yasa maddesi ile “Bölgenin tamamının veya alt bölgenin tek bir ana yatırımcıya tahsisi için yapılan başvurularının tamamı Cumhurbaşkanı tarafından değerlendirilerek seçilen yatırımcıya ön izin verilmesine ve ön izin koşullarına karar verilir şeklinde değişiklik yapılmıştır.”  yapılan bu değişiklikle bu bölgenin geleceğine yönelik oluşumun alt yapısı hazırlanmıştır.

Bu bölgede yer alan doğal alanlar ve halka ait taşınmazlar basında yer alan Kanal İstanbul benzeri Suudi yatırımcılara rant sağlamaya yönelik bir araç olarak kullanılmak istenmektedir. Cumhur Başkanı Hükümet Sistemi ile yetkilerin tek elde toplanması, kurum kuruluşların devre dışı bırakılması sonucu olması gereken yasal mevzuatlara aykırı bir durum yaratılmaktadır.

Geçtiğimiz yıllarda kamu oyunun gündeminde geniş bir şekilde yer alan Cumhurbaşkanı ve ailesinin 1.Derece Sit Alanı içerisinde kaçak yapılaşma yapmak suretiyle ayrıcalıklı edindikleri villalar ile konumuz olan acele kamulaştırmaya tabi alanlar aynı fiziksel, jeolojik ve ekolojik  şartları ve turizm potansiyelini taşımasına rağmen kamulaştırma dışında tutulması dikkat çekicidir. Turizm Amaçlı İmar Planlarında yapılaşma koşulları ve ayrılacak alanlar, kaçak Urla villalarının yakınlarında dikensiz gül bahçesi yaratılması ve kaçak villalara olağanüstü değer artışı sağlanması mı düşünülmüştür. Bu bölgede yasal mevzuatlarla sahip olunan mülkiyet hakları üzerinde sit kararları gereği çivi dahi çakılamaz şeklinde yapı yasağı uygulanmaktadır. Turizm bölgesi ilanı ile sit alanından çıkarılan ve Suudi Arabistan merkezli Albassam Group tarafından hazırlanan proje ve tanıtım broşürlerinde pazarlanmak istenmiştir. Ülkemizin turizm ve sanayi gibi önemli yatırım alanlarının bilim ve yasalara uygun şekilde ve kamu yararı gözetilerek Devlet Planlama Teşkilatı tarafından planlanması ve bu prosedüre uygun çalışmalar yapılması gerekirken başta Araplar olmak üzere yabancıların tercihi ve kazanç iştahlarına uygun şekilde hareket edilmesi ve bu türlü politikaların geliştirilmesi işin ekonomik boyutunu aşmakta olup, ulusal egemenliğin devredilmesini akıllara getirebilir. Uygulama sonucu bölgedeki özel mülkiyet sahiplerinin hakları ortadan kaldırılmak istenmektedir. Mülkiyet sahipleri içerisinde işçi kuruluşları ve köylülere ait taşınmazlarda bulunmaktadır.Tarımsal faaliyetlerini ortadan kaldırılacak şekilde tasarruf hakları kısıtlanan bu taşınmazların kayıtları üzerine kamulaştırma şerhi konulması da işin bir başka boyutudur. Yapılan uygulama sonucunda ‘’mülkünü satamazsın, kullanamazsın ama ben alırım’’ mantığı yaratılmaktadır. Böylelikle Anayasa ile teminat altına alınmış mülkiyet hakkının tamamen ortadan kaldırılmasına yol açılmaktadır.

Harita Kadastro Mühendisleri Odası olarak kamu yararlarına aykırı her türlü uygulamanın karşısında yer aldığımızı ve Suudi yatırımcılara rant sağlamaya yol açacak Ege sahillerine yönelik hazırlanan her türlü ısmarlama projelerin takipçisi olacağımızı, gerekli hukuki mücadelede bulunacağımızı kamuoyuna bildiririz.

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x
MANİSA LALESİNİ KOPARANA 387 BİN LİRA CEZA
MANİSA LALESİNİ KOPARANA 387 BİN LİRA CEZA
İZMİR ÜÇÜNCÜ, BİNGÖL SONUNCU
İZMİR ÜÇÜNCÜ, BİNGÖL SONUNCU