"Ispanak"ın kuzeni, "semizotu"nun yeğeni!


Alaçatı Ot Festivali onuncu kez  4-7 Nisan’da düzenleniyor.Yine yüzbinler otların renklerinde buluşacak. Alaçatı Turizm Derneği öncülüğünde Çeşme Belediyesi tarafından düzenlenen festival için Türkiye'nin birçok bölgesinden yüzlerce otobüsle Çeşme'ye ziyaretçi akını beklenirken, tur şirketlerinin paket programları nedeniyle, festivalin bu yıl da tüm yarımadaya ekonomik katkı sağlayacağı aşikar. 

Bu yıl festivalin teması pazı olarak belirlenirken, Alaçatı'nın doğası, doğallığı ve kültürü de festivale damga vuracak. Ücretsiz olarak tahsis edilecek stantlarda  Alaçatı ve Çeşme'nin doğasında yetişen yenebilir otlar, otlardan yapılan çeşitli yiyecekler, el ürünleri ve hediyelik eşyalar satışa sunulacak,sakız ağaçlarının bulunduğu bahçeye sakız fidanları dikilecek. Festivalde, her yıl olduğu gibi bu yıl da ünlü şefler tarafından çeşitli yemek atölyeleri düzenlenecek ve biyoçeşitlilik ile otlar hakkında çeşitli söyleşilerle ziyaretçiler bilgilendirilecek.

Bütün dinlerin buluştuğu bir yer Alaçatı. Kabristan’ında Ortodokslar Müslümanlar birlikte yatıyor.Kiliseler ve camiler yanyana. Toprağı verimli. Sabah kalktığınız zaman binbir çeşit ot kokar.Alaçatı’da herkes herkese dokunuyor.Sevgi var ,doğa var, tarih var . Alaçatı Türkiye’nin mozaiği.

10 yıl önce Tülin Onarer,Yaprak Uziş ve Ömer Önal göçmenlerin çoğunlukta olduğu Alaçatı’da bir yemek yarışması üzerine fikir sörfü yaparlarken Önal atmış festival teklifini ortaya.Çıkmışlar Başkanın makamına ve başkan da  tam destek verince festival hayata geçmiş. Her sene, bir önceki yıla oranla daha fazla ilgi gören festivalde klasikleşen “En güzel otlu yemeği kim pişirmiş?”, “En fazla ot kim toplamış?” yarışmaları yine var. Festival bahanesiyle doğa hakkında bildiklerimizi aktarmak, bilmediklerimizi öğrenmek, yeni tatlara yeni dostluklar eklemek amaç.Ayrıca Alaçatı’nın korunmuş mimarisinin bezediği dar sokaklarında dolaşmak, gülen yüzlü güzel insanlarla bu güzellikleri paylaşmak, hiç tanımadığımız, adlarını bile bilmediğimiz insanlarla sohbet edip, ağız dolusu kahkahalar atmanın da. keyfi bir başka. Görünen o ki ot kokusunun standlardan taşan kekik, fesleğen ve karanfil kokularına karıştığında nelere kadir olduğunu yaşayabilmek, reçel, kekik balı, şarap, pazı dolması,kuzu etli arap saçı ve enginarlı pilav standlarına karışmak, daracık sokaklarında oturan yaşlıların yüzlerinde göç tarihinin öyküsünü okuyabilmek için bu Nisan’da yine herkes Alaçatı’ya koşacak.

Pazı’dan da bahsetmeden olmaz. Ispanak’ın kuzeni,semizotunun yeğeni.Besin değeri olarak da ıspanağa benzeyen pazı betakaroten ( A vitamini), C vitamini, K vitamini ve Folik Asit bakımından zengin.Pazının içeriğinde E vitamini, demir, magnezyum ve kalsiyum minerallerini de bulunmakta.Pazı salatası, kavurması,dolması,pazılı börek bu sebze ile yapılan ilk akla gelen yemekler.Ama Ege’deyiz..Şöyle bir fırında pazılı çupra yanında da bir duble rakı iyi gitmez mi?