Turkey, Hindi ve naylon poşet


PAZARTESİ MEKTUPLARI 29 OCAK 2018

Biz “ yerli mallar haftasını “ özümseyen bir kuşaktık!!! 
Rahmetli Özal açtı gözümüzü…

Muz ithalatı da serbest deyince, şok yaşadık…

Tarımda darbe idi bu… Milletin efendisi köylü, toprağı sürsün, eksin, hasat yapsın,satsın zor tabii, tüccarımız var, hazıra konmak var… O gün sanki köylüye çıkma teklifinde bulunuldu, köylü hayatımızdan çıktı gitti…

Bu gün?
126 ayrı ülkeden 133 ayrı meyve ve sebze ithal eder hale gelmişiz diyorlar… Tarım politikamız değişti… Üretim bitti, İthal Ofisi haline geldi…

“ Yerli Tarım “ demelerine bakmayın! O da yerli değil zaten, ithal… Tohum ithal mi? İthal… Gübre, Mazot, İneğin samanı, Kılı, tüyü hepsi ithal… Teşvik var mı? Var elbette ama yurt dışındaki köylüye… Onlardan ithal edilen ürünlerde vergi indirimi, diğerlerine de bindirim normal olmaya başladı.

Alaturkayız… Başta ben, Cumartesi Buluşmaları’na giderken, İbo! bi kalem al yanına, not tutarsın derim… Boş ver… Alzaymer’in mı var, kafana yazarsın der, İbo... 
Sev. Ahmet, Avrupalı İş Adamları Birliği Başkanı, çıkmış gelmiş İzmir’e yerleşmiş. Eşi, AB proje uzmanı, hafta sonları İzmirli… Ahmet, farklı görür diye hep ona sorduk bu hafta ama o kendi anlatır bir gün...
Aldığım feyz var.
Türkiye, AB'e olan tutkusunu dağlara yazdı ancak dağlara yazmayıp da kendi yaşam biçimine, kültürüne yazsaydı keşke... Kuraldır bu, mutluluk size gelmez, siz gideceksiniz…

Vakt-i zamanında bir Türk tüccar, İngiltere’ye satmak için kanatlı hayvanların bir türünü götürmüş. İngilizler de semizdir, temizdir deyip almışlar. Pişirip masaya koymuşlar. E… Ne yiyoruz, adı ne bunun? Türk getirdiğine göre Turkey kalmış hayvanın adı…

Kadere bakın aynı hayvanı, Fransa’ya satmaya bir Hintli götürmüş… Orada da adı “Hİndi “

Biz Fransızları taklit etmişiz "Hindi" demişiz… 
Onlar bizi Turkey diye tanıdılar ama bu gün Türkleri ellerindeki naylon poşetleri ile tanıyor!

Naylon poşete Türk bavulu diyorlarmış…

Başka işaretlerimiz de var elbette! Kırmızıda geçmek, izmarit atmak gibi…

Sayın Kocaoğlu, İzmir’de bizi toplu taşım araçlarına alıştırdı. Rahat mı rahat, otopark sıkıntısı yok, dert yok mutluyum.

Birkaç gün önce şoförün yanına muavin gibi oturunca kendimi görevli gibi hissettim galiba karışmaya da başladım!

Oturmaz olaydım… Her hatayı görüyorsunuz… Zarif, manken gibi öz güveni beden dilinden belli genç bir kız, durakta bekliyordu. Otobüsün kapısı açıldı, kız daha iki nefes çektiği sigarasını yere attı, uzun ince topuklu ayakkabısı ile ezdi ve basamağa ilk adımını atarken, kızım sigaranı düşürdün, al onu yerden dedim… Uyanık..! Nereye atacaktım? Bana bir tane çöp kutusu göster atayım dedi…

Kıza ne konuşacağım, kendime konuştum, ulan İbo akıllanmadın hala dedim, ders almıyor musun? 
Hani fıkra var; Kadın kaza yapmış, çarpan adam kadına harlamış – Neden sinyal vermiyorsun… Kadının yanıtı; Benim nereye gideceğime seni ilgilendirir mi?
Fıkralardan da ders çıkarmak gerek!
Yeni haftanız yeni mutluluklar getirsin.
İbrahim Yüncü

Görüntünün olası içeriği: 10 kişi, gülümseyen insanlar, oturan insanlar, masa ve iç mekan