Hekimlerin hakkı ödenmez


Dünyanın en kadim mesleği olan hekimliğin, milattan çok önceki zamanlarda da bulunduğunu görürüz.

İlk önceleri hekimlik, teşhisle uğraşmadan yalnızca hastalıkların tedavisiyle ilgilendi. Bu işi kabile şefleri, krallar, ozanlar ve özellikle din adamları yapıyordu. Ama, gerçek hekimlik milattan önce 460-370 yılları arasında yaşayan büyük hekim Hippokrates‘le başlar.

İbni Sina da zamanının en büyük tıp bilginlerinden biridir. Kızıl, kızamık ve çiçek gibi döküntülü hastalıkların teşhisine çalışmış, midede ülser meydana gelebileceğini ve mide ağrılarının yemeklerle ilgili olabileceğini yazmıştır.

Hekimliğin müspet bilim haline gelmesi ancak XVII. ve XVIII. yüzyıllara rastlar.

Çeşitli yardımcı araçların bulunması, sonradan röntgen ışınlarının keşfi ve hekimliğe uygulanması, daha sonra da Louis Pasteur'ün (1822 – 1895) mikrop kavramını ortaya atması, bu arada da fizik, kimya gibi öteki bilim dallarının hekimliğe katkıda bulunmasıyla tıpta yeni yeni ufuklar açılmıştır.

Bütün bu binlerce yıllık tıp tarihini düşünürsek, ayrıca hekimliğin gelişimi için bilinen tüm bilim dallarının gelişimi ve bilimin ışığında tıbbi bilgilerin tekrar tekrar gözden geçirilmesi gerektiği de aşikardır.

Ayrıca hekimlik bilim olduğu kadar kişisel deneyim ve öngörü de gerektirir.

Dünyanın en saygın ve kadim mesleğidir Tıp, Dünyanın her yerinde dün de, bugün de en değerli meslektir.

Bir hekim, hele ülkemizde hiç kolay yetişmiyor; önce bütün üniversiteye giriş sınavlarından yüksek başarıyla geçmeniz gerekiyor,sonra en az 6 yıl tıp derslerinden yüksek başarıyla geçmeniz gerekiyor. Yetmiyor TUS sınavında hepsi hekim olan kişilerle yarışıp ilk yüzde ona girmeniz gerekiyor,o da yetmiyor 5-6 yıl asistanlık yapıp tekrar sınava girmeniz ve bir de tezinizi kabul ettirmeniz gerekiyor.

Sonra bitiyor rahatlıyorsunuz...

Yooo...Bitmiyor maalesef. Hekimler mecburi hizmete gidiyor, bir çok kimsenin görmediği,belki de hiç görmeyeceği vatan topraklarına göreve gidiyor. Askerlik,atamalar falan derken ortalama insanımızın hayatını düzene oturttuğundan on yıl sonra düzenli bir hayata tutunuyor hekimlerimiz.

Şimdi, "Bunları neden anlatıyor" dediniz.

"Amma da öğünüyor" falan dediniz belki; öğünmek sonuna kadar hakkımız ama ben bunları hekimlerin ne kadar saygı görmesi gerektiğinin anlaşılması için yazdım. Bir hekim kolay yetişmiyor çünkü, her hekim ülkemizin yetiştirdiği bir değerdir. Hekimlerin hakkı ödenmez...

Bu vesile ile mezunu olmaktan büyük gurur duyduğum Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesinin 39. Kuruluş Yıl Dönümü'nü kutlar, bizi yetiştiren değerli hocalarımıza saygı ve sevgilerimi sunarım.