Yalnızlık bir seçim, tek başınalık ise varoluş...


YALNIZLIK BİR SEÇİMDİR
TEK BAŞINALIK İSE VAROLUŞ


Her an her yerde etrafımızda bir sürü insanın varlığını hissediyoruz.
Kimine "dost", kimine "arkadaş" diyoruz.
Bazıları ailemizi, bazıları ise iş ortamımızı oluşturuyor. 
Hatta bazıları sanal ortamlarımızda bizim için büyük bir yer kaplıyor.
Buna rağmen hissettiğimiz yalnızlık mı?
Yalnız değilsin… 
Tek başınasın…
Hayatla ilk bağlantıyı kurduğun andan itibaren tek başınasın.
Tek başına olduğumuzu ne yazık ki unutuyoruz.
Halbuki bir spermken ne kadar güçlüydün, kazanman gereken bir yarış varken, enerjik ve coşkuluydun en önemlisi tek başınaydın.
Ta ki yumurtayla buluşana kadar…
Zafer sarhoşluğu ile yumurtaya teslim olduğun anda başladı bağımlılığın. 
Tek başınalığı bize ilk unutturan, anne karnında annemize kordonla bağlanmış olmamız.
Annemize olan bağımlılık, bize tek başınalığı unutturuyor. 
Doğduğumuz andan itibaren ihtiyaçlarımızın karşılanmasını birilerinin varlığına yüklüyoruz. 
İlk yıllarda yapabileceğimiz başka bir çözüm yokken, ilerleyen yıllarda özgür kalabilecekken, bu bağlılıklar hoşumuza gidiyor. 
Her an her yerde birilerin varlığı bize güçlüymüşüz duygusu hissettiriyor. 
Peki ne oluyor da yine de derin bir yalnızlık ve eksiklik duygusu duyuyoruz?
Kabul edelim:
Aslında tek başınayız.
Tek başınalık gücü temsil eder.
Tek başınalık ayakta kalmayı temsil eder.
Tek başınalık kendine güveni temsil eder.
Tek başınalık varoluşumuzu gösterir bize.
Tek başına olduğumuzu kabul ettiğimizde hayatın kendi ellerimiz arasında olduğunu da kabul etmiş oluruz.
İşte o zaman sadece kendi gücümüzle hareket ederiz.
Kendi gücüyle hareket eden kişi ise hiçbir zaman hayal kırıklığına uğramaz ve asla kendini yalnız hissetmez. 
Çünkü o tek başına büyük bir kalabalığı temsil eder.