Güzel ülkem nasıl iyileşir?


 

Herkes iyileşmek ister…

Ancak nasıl hastalandığını, elden ayaktan nasıl düştüğünü, bu duruma nasıl geldiğini anlamaz bile…

Sadece iyileşip eskisi gibi işlerini kimsenin yardımına muhtaç kalmadan yapmak ister.

Ağrısız, acısız yaşamak ister.

İstediği zaman dışarı çıkmak, sağlıkla, huzurla eş-dost muhabbeti kurmak ister.

Bedenimizde oluşan hastalıklar, günler, aylar, kimi de yıllar önce sinyallerini usul usul verir.

Bizler her şikayet ettiğimiz olayda, her kızgınlığımızda, öfkemizde, suçlamalarımızda, her ‘Ahh’, her ‘Off çekişimizde,  bağışıklık sistemimiz yavaş yavaş çökmeye başlar.

Her tatminsizlik, biraz daha, daha fazlası dedikçe, yaşadığımız stres, içimizde bir yerlerde mutsuzluğunu göstermek için hücresel yıkıma başlar.

Bedenimizdeki negatif etkiyi o an anlamayız.

O gözle göremediğimiz hücrelerimiz kendini çoktan yok etmeye, değiştirmeye başlamıştır.

Ve en nihayetinde hastalık olarak bedenden çıkmayı bekler,  kendini gözle görünür duruma getirir.

İşte asıl o zaman gerçek acılar, ağrılar sarar dört bir yanımızı.

Oysa iş işten geçmiştir artık.

“Bu hastalık ne zaman oldu?”, “Nasıl oldu?”, “Neden benim başıma geldi?” sorularıyla şaşkınlık içinde  kala kalırız.

Halbuki kendimiz başarmışızdır.

Mutsuzluğumuz, tatminkarsızlığımız, ‘keşke’lerimiz, suçlamalarımız yavaş yavaş bizi geri dönüşü çok zor olan bir yola sokuvermiştir.

Soruyorum:

Benim güzel ülkem şu an hasta mı?

Nasıl bu duruma geldi?

Nasıl iyileşir?

Bir ülkeyi vatan yapan o toprağın insanları değil midir?

Ülkemizi bir beden olarak düşünürsek eğer…

O bedeni bir araya getirenler de bu ülkenin güzel insanları.

Her birimizin payı yok mu bu hastalıkta?

Bu pay nedir?

Herkes kendi içine dönüp bakabilmeli.

Bizler, her birimiz  bu vatanın içinde birer hücre, birer yapı taşıysak hep birlikte…

Bir arada olup birbirimizi desteklemeyi bırakıp, birbirimizi yıkmaya başladıysak eğer…

Bağışıklık sistemimiz her geçen gün düşüyor demektir.

Bağışıklık sistemi düşerse bir ülkede, zayıf düşer, zayıf olan bedene saldırı hazırdır.

Dışarıdan sağlam gibi görünen beden hem içeriden, hem de dışarıdan yıkıma hazır duruma gelir.

Ufacık grip virüsü bile iyileştirmez olur artık onu.

Çözüm!

İyileşmek istiyorum.

İyileşmek mi  istiyorsun?

Sağlıklı güzel günler mi yaşamak istiyorsun?

O zaman…

O içindeki sana ait olan, bir zamanlar senin içinde mutlu mesut ama şimdi çatışma içinde yaşayan hücrelerinle konuş.

Onların varlığını kabul et, onlara iyi bakamadığın için özür dile, zamanında vermek istedikleri mesajları anlayamadığın için af ve barış dile.

Barıştığında o hücreler görevlerini tamamlamış olur.

Sana vermek istediği mesajı göstermiş olur.

Vermek istediği mesaj ise şudur:

Bedeninin değerini bil, bedenini olduğu gibi kabul et ve sev.

İşte ancak böyle iyileşebilirsin.

Sevgiyle iyileştir bedenini.