PANAMA KANALI'NDA BÜYÜLÜ ANLAR

Panama Kanalı'nda sıramız gelince ilk havuza doğru ilerledik, demir kapaklar ve kapakların önündeki araç yolu iki tarafa doğru açıldı, ilk havuzdaki su biraz önce tahliye edilmiş ve bizim bulunduğumuz deniz seviyesine inmişti.


PANAMA KANALI'NDA BÜYÜLÜ ANLAR

Cristobal, Panama

 

13- CRİSTOBAL, PANAMA. 090 34’ Kuzey Enlemi, 790 90’ Batı Boylamı

Cristobal şehrinde gezip görülecek pek bir şey yoktu. Sadece çok büyük bir serbest bölgeye sahipti. Serbest bölgenin kendisi, bu şehirden daha büyük ve tabii ki temiz ve düzenli. Geniş yolları, meydanları, araç trafiği ve içleri mallarla dolu kocaman mağazaları var. Etrafı tel çitlerle çevrili ve polis kontrolünde özel bir prosedür ile giriliyor. Herhalde sadece bu şehre değil tüm ülkeye toptan mal satan işyerleri var. Perakende satış yapan mağazalar da bulunuyor. Kalabalık ve canlı bir ticaret ortamı. Burada günlük kullanımımız için parfüm ve spor ayakkabısı aldık, oldukça ucuz fiyatlara. Serbest bölge o kadar büyüktü ki, ilk girdiğimiz kapıyı bir türlü bulamadık. Çıkışımız bir başka kapıdan oldu ve şehirde kaybolduk. Çok fakir ve pis sokaklardan biraz da korkarak hem gezdik hem de limanı bulmaya çalıştık. Neyse ki, şehir küçük ve bir saatlik yürüyüşle gemiye ulaştık. Bu arada, yürüdüğümüz sokağın birkaç sokak ötesinde iki minareli ve oldukça büyük bir cami gördük ama içine girmeden uzaktan bakarak yürümeye devam ettik. Çünkü, güvenlik konusunun burada bayağı sıkıntılı olduğu bize anlatılmış ve uyarılmıştık. Deniz kıyısında beyaz renkli çok büyük bir İsa heykeli yapmışlar. Bunun dışında önünde ya da yanında fotoğraf çekilecek herhangi bir manzara bulamadık. Bu şehir hakkında aklımızda kalacak tek güzel anı, gemiden inerken ve dönüş için binerken yerel kıyafetleri ile bizi karşılayan ve uğurlayan genç folklorcular ve onların gülen yüzleri, güzel yerel kıyafetleri, tatlı müzikleri ve yerel dansları oldu.

 

Panama Kanalı; İki okyanus arasında, Pasifik Okyanusu girişinde Nirvana, Burası Pasifik Meyhanesi

 

PANAMA KANALI: İKİ OKYANUS ARASINDA

Cristobal limanı, Panama Kanalının hemen girişinde. 26 Ocak sabah 07.00 sularında Panama Kanalına girdik. Önce doğal bir haliç ile bir km kadar karaya doğru girdik, büyük bir asma köprü altından geçtik.

Hafif bir yamaç üzerindeki tesisleri, rampa şeklinde ve yaklaşık 20 metre genişliğinde beton bir uzantının sağ ve sol bitişinde merdiven gibi yükselen 30 ar metre genişliğinde ve yüz metrenin üstündeki devasa havuzları ve bunların içinde gelen ve giden iki ayrı gemi gördük.

Sıramız gelince ilk havuza doğru ilerledik, demir kapaklar ve kapakların önündeki araç yolu iki tarafa doğru açıldı, ilk havuzdaki su biraz önce tahliye edilmiş ve bizim bulunduğumuz deniz seviyesine inmişti. Havuza girdik, dört kılavuz lokomotif sağ ve sol ön ve arkamızda bize tel halatlarla bağlı olarak rampalardaki demiryolunda hareket ediyordu. Havuzun diğer ucundaki kapalı haldeki demir kapaklara kadar ilerledik ve dayandık.

Bizim için açılan ilk kapaklar ise tekrar kapandı, sular yükseldi, önümüzdeki havuzun seviyesine yükseldik, önümüzdeki kapaklar açıldı ve bir öndeki havuza geçtik. Önümüzdeki gemi ise bu arada havuzların sonunda başlayan Gotun Gölüne geçiş yaparak hızlıca uzaklaşmaya başladı.

Karşıdan gelen ve bitişikteki diğer havuzlar silsilesinden aşağıya doğru havuz havuz inen diğer gemi ile yan yana geldik. Demir kapaklar açıldı, kapandı. Bizim havuzlar yükseldi, onların havuzları alçaldı. Biz Pasifik'e, karşıdaki gemi Atlantik'e doğru yol almaya devam ettik. Sonuncu ve üçüncü havuz da bitince devasa bir göle çıktık ve ben bu yazıyı yazarken yaklaşık üç saattir bu gölde yol almaya devam ediyoruz.

Etraf küçük adacıklarla dolu ve kıyıya yakın seyrediyoruz. Tüm kara parçaları yemyeşil, adeta balta girmemiş ormanlarla kaplı. Birkaç saatlik göl geçişinden sonra göl bir kanala dönüşmeye başladı ve başlangıçtaki kanala girdiğimiz şekilde tıpa tıp aynı bir başka köprünün altından geçerek bu sefer iniş kanallarının olduğu yere geldik.

Ancak bu kez bir silsile şeklinde birbirine bitişik üç havuz yapılmamış. Tek bir havuz ile bir kademe indik sonra yaklaşık 2-3 km’lik bir doğal göl içinde seyrettik ve tekrar havuz başına geldik. Bu kez 2 havuz yine birbirine bitişik yapılmış, bunları geçtikten sonra artık Pasifik Okyanusu sularındayız.

Havuzlardaki inişi bu kez geminin arka tarafından seyrettik. Şansımıza karşıdan gelen gemi olmadığı için her iki yandaki havuzları, bize ve bizim yönde hareket eden bir başka büyük petrol tankerine ve üç yata ayırdılar. Dev petrol tankerinin hemen önüne, standart boylardaki bu üç yatı birbirine yanlarından bağlanmış halde geçirdiler.

Bu şeklide, önde üç ayrı yat aynı hizada birbirine bağlanmış olarak giderken hemen arkalarında devasa bir petrol tankeri onları takip ediyor. Bizim gemimizin hemen bitişiğindeki yan havuzlarda olarak hep birlikte, Pasifik'e doğru ine ine yol almaya başladık. Her bir havuzun iki yanında tren yolları ve gemilerin başlarında ve kıçlarında toplamda dört lokomotif sert ve kalın tellerden oluşan halatları yanlarındaki gizli makaralardan otomatik olarak uzatıp gemilere bağlıyorlar ve hep birlikte havuz içinde ilerliyoruz.

Havuzun genişliği ile bizim gemimizin veya yandaki tankerin genişliği aynı ve adeta havuz yanlarına sürünerek gidiyoruz. Birbirine bitiştirilmiş üç yatın ise her iki yanları oldukça boş, sanki üç ayrı yatı daha onların bitişiğine ekleseler ancak havuzu kapatabilecekler. Toplam altı yat genişliğinde havuzun genişliği. Lokomotiflerden uzanan sert telden halatların fonksiyonunu anlamadım, belki halatlarının geriliminden gemilerin sağ veya sol kenara gereğinden fazla yaklaştığını belirleyip gemi kaptanlarına aksi yönde dümen kırmalarını söylüyorlar.

Bu kez havuza girince kapaklar kapatılıyor, sular boşalıyor ve diğer havuz yüksekliğine kadar inince ön taraftaki kapaklar açılıyor ve diğer havuza geçiliyor ve aynı işlem bir kez daha yapılıyor. Arkada bıraktığımız havuza ise kendi tabanından birçok noktadan adeta doğal kaynak sularının fokurdaması gibi su veriyorlar ve o havuz kendinden bir önceki göl ya da havuz seviyesine kadar yükseliyor. Su tahliyesi ise havuzların köşelerinden yan taraflardaki ayrı bölümlere yapılıyor. İniş ve çıkışlarda sarsıntı veya çalkantı olmuyor, çok yumuşak geçişlerle işlem tamamlanıyor.

İnişimiz bitti, deniz seviyesine indik. Yan taraftaki üç yat birbirinden ayrıldılar ve ayrı ayrı seyretmeye başladılar. Onlarla aynı havuzlarda iniş yapan tanker ise daha ağır hareket ettiği için arkamızda kaldı.

Tabii ki, hemen açık denize çıkmadık, karaya doğru derinlemesine ve genişçe bir doğal kanal boyunca ilerlemeye başladık. Çok büyük ve yüksek tamamen metal ancak estetik ve şık görünümlü bir asma köprünün altından geçtik. Haliç giderek genişledi bir körfeze dönüştü sonra da açık deniz haline geldi. Daha doğrusu, dünyamızın yarısını kaplayan en büyük ve en derin su kütlesine Pasifik Okyanusuna girmiş olduk.

PASİFİK OKYANUSU GİRİŞİNDE NİRVANA

Solumuzdaki ağaçlarla kaplı tepelerin arkasında Panama City'nin uzun ince ve beyaz renkli gökdelenlerin en üst katları görülmeye başladı. Körfez tamamen açık denize dönüşünce Panama City tamamen ortaya çıktı. Ortadoğu'daki Dubai gibi burası da bir gökdelen ormanı. Uzaktan çok güzel görünüyor. Yine sol tarafımızda on km kadar açıktaki birbirine bitişik gibi görülen adaların karaya en yakın ve en büyüğüne denizi doldurarak ince uzun ve düzgün bir yol inşa etmişler, araçlar hızla gidip geliyor.

Bu yolun ortalarına doğru, birden fazla ve değişik yüksekliklerde, birbirinin üstüne binen çatıları olan, kırmızı, sarı ve mavi parlak renklerde, iki-üç ve dört katlı olarak bitişik halde inşa edilmiş bir bina topluluğunu seyrettik. Değişik ve güzel bir görüntüsü vardı.

İrili ufaklı yatlar ve tekneler aynı yolun bitişiğindeki kıyıya bağlanmış ya da kıyı boyunca seyir halinde. Yüzlerce pelikan çok enerjik bir şekilde yüzüyor, uçuyor ve etrafımızda adeta gösteri yaparcasına çok dik ve hızlı bir şekilde denize dalış yapıyorlar. Sağ tarafımız daha doğal, kısım kısım sığ veya sık ağaçlı kıyılardan oluşuyor. Güneş o taraftan batmaya hazırlanıyor.

Etrafımızda güzel ormanlar ve pırıltılar içinde okyanus. Pelikanların dansı ile renklenen güzel bir doğa manzarası. Başarılı bir insani yapılar silsilesi olan, Panama Kanalı, Panama City'nin parlak beyaz silueti, küçüklü büyüklü tekneler, yatlar ve gemiler.

İçimi bir mutluluk ve sevinç kapladı. Kendi kendime gülümsedim, içimden gelen var olma coşkusu ile. Sonsuz gibi görülen parlak ve hafif kıpırtılı mavilik mi daha güzeldi yoksa iç dünyamdaki huzur, yaşama sevinci, mutluluklar üreten ve o an için hiçbir kötülük taşımayan temiz ruh halim mi, karar veremedim.

Hem içimde hem de dışımdaki bu güzelliklerle birlikte olduğum o anda, tek bir şeyin eksik kaldığını hissettim ve hemen, hayatımın sevgi çiçeği, hayatımın en büyük şansı, hayatımın mutluluk pınarı, hayatımın huzuru, hayatımın hayatı; karımı aradı gözlerim. Gülsüm, her zamanki gülen yüzüyle biraz ileride ve yine o aşık gözleriyle bana bakıyordu. "Çok mutlu görünüyorsun" dedi, "senin sayende" diyerek minicik ama anlamı kocaman bir öpücük kondurdum dudaklarına.

BURASI PASİFİK MEYHANESİ

27 Ocak gününü tamamen Okyanusta geçirdik, kara görmeden. Ara ara uzaklardan gemiler geçip gitti. Öğlen saatlerinde geminin en arkasında açık havada içki içerek yemeğimizi yedik, tatlı bir muhabbete başladık, yemek saati bitti, etraf boşaldı, sonra tekrar kalabalıklaştı, ikindi üstü ikramları başladı, sonra o da bitti, hava kararırken akşam yemeği başladı, yan masalar tekrar doldu, insanlar bir kez daha gitti ancak biz hiç istifimizi bozmadık, saatlerce yedik, içtik ve baş başa muhabbet ettik.

Daha sonra cep telefonuma yüklediğim Türk şarkıcılardan alaturka şarkılar dinlemeye başladık, yan masadaki Avrupalı çift müzikten rahatsız olduğunu bakışları ile hissettirince sesi kıstık, sonra tekrar açtık, tekrar kıstık, daha sonra kıstıklarımız açtıklarımızı karşılamamaya başladı, yabancı çift daha çok bakmaya başladı, biz de daha çok umursamamaya başladık, nihayet yüzümüze sertçe bakarak kalkıp gittiler, biz de sesi biraz daha açtık ; geçmişin anıları, geleceğin hayalleri şişeden çıkıp önümüzde dans etti saatlerce, ne de olsa şişede durduğu gibi durmuyordu.

(Yarın: PUNTARENAS, COSTA RİKA)