Kubilay olayı! Sözün sonu yoktur

Adalet terazisinin kantarını Cumhuriyetten yana kullanan Hâkimler, tarihin Kubilay Olayı diye yazdığı Menemen’deki cumhuriyete karşı ayaklanma olayında ortaya çıkmıştır.


Kubilay olayı! Sözün sonu yoktur

Araştırma: MEHMET ERDÜL

 

“SÖZÜN SONU YOKTUR”

 

“Bütün putlar kırıldı

Kendi putumuz dışında.

‘Son sözün nedir?’Diye sorsa da yargıç.

Anlamsızlık sorgulanmadıkça

Yükseliyor  kanın rantı

Çürürse eğer yargılar

Yeniden birikir orada her şey”

 

VEYSEL GÜLTAŞ

“Mührü Bozulmamış Sevdalar” İsimli  Şiir  Kitabından

Türk Yargı sistemi “Vur Abalıya” mantığıyla sürekli saldırı altındadır.

Yargı kararları, daha karar oluşmadan, yargılama sürecinde tartışılır hale getirilmeye çalışılmaktadır.

Daha İddianame aşamasında yargıya müdahale etmek isteyenlerin varlığı gözlenmektedir. Şair, yazar emekli Ağır Ceza Hâkimi Sayın Veysel Gültaş’ın yukarıda alıntı yaptığım şiirinde anlattığı gibi, onlar, sanığa, “Son sözün nedir?”diye sorsa bile, “Sözün sonu yoktur” diyecek kadar adildirler.

Hâkim ve savcılar ellerinde adalet terazisi, terazinin bir kefesinde yasalar, öte kefesinde vicdani ve hukuki görüşleriyle, adil karar verme çabasının yarattığı yükü omuzlamaktadırlar.

Bu yükün yanına, bir de adli makamlara yardımcı olması gereken kurumların istekleri, siyasal baskılar ve yasal düzenlemelerdeki eksiklikler eklenince, adalet dağıtan insanların yaşam hakları törpülenmekte, örselenmektedir.

Birçok hâkim ve savcının yüzündeki kırışıklığın sebebi, bulundukları yaştan değil, yaşadıkları stresli ortamdan kaynaklanmaktadır.

Adalet terazisinin kantarını Cumhuriyetten yana kullanan Hâkimler, tarihin Kubilay Olayı diye yazdığı Menemen’deki cumhuriyete karşı ayaklanma olayında ortaya çıkmıştır.

Menemen’deki olayı yaratan Derviş Mehmet diye anılan Giritli Mehmet, Menemen ve Manisa yöresinde Nakşibendî tarikatının propagandasını yapan Laz İbrahim’in dostudur.

Manisa’dan Menemen’e hareket ettiğinde, Görece Köyü’nde kömür ocağında kalır. Hacı İsmail oğlu Hüseyin, Göreceli Mustafa oğlu Abdülkerim, kendisine Görece’de katılmışlardır. Kesik Köy Müftü Camii’nde kalırlar. Bozalan, Yağcılar, Çukur Köy ve Paşa Köy’den gelenler onlara katılır. Menemen’de İmam Abdullah oğlu Hafız Ahmet destekçileri olur.

Menemen Hükümet Alanında “ Şeriat İsteriz” nidaları yükselmeye başlar. Menemen karargâh komutanı Nihat Bey yedek subay Kubilay’ı yanına çağırır;

“Kubilay Efendi Hükümet Alanında birkaç serseri olay çıkartmak üzere imiş, hükümet konağında Fahri Bey seni bekliyor onu gör. Yalnız dikkat edin kan dökülmesin. Gözlerini korkutun. Askerler yanına manevra mermisi alsınlar. Bu işi kan dökmeden halledelim.” Der.

Kubilay Hükümet Meydanına gider. Topluluğa “Bu hükümete karşı gelmektir. Suç işliyorsunuz, kan dökülmeden dağılın” uyarısında bulunur.

Kalabalıktan bir kurşun, ardından bir daha…

Kubilay hükümet binasının avlusuna çekilir. Yere düşer. Ali Oğlu Hasan İsimli Şeriatçı ile Şamdan Mehmet torbalarındaki bıçakları çıkartırlar ve Kubilay’ın kafasını bir taşın üstüne koyarak…

Mustafa Kemal Atatürk,  İstanbul’da Florya Köşkü’nde dinlenmektedir. İçişleri Bakanı Şükrü Kaya da İstanbul’dadır. Şükrü Kaya, Mustafa Kemal Atatürk’e, şeriat yanlılarının Menemen’de ayaklanma girişiminde bulunduğunu çatışmaların çıktığını Kubilay isminde bir Asteğmenin gericiler tarafından şehit edildiğini anlatır.

Atatürk, “Sen ve ordu müfettişi Paşa derhal Menemen’e gidin. Kolordu Kumandanı Mustafa Muğlalı Paşa’ya da olay yerine gitmesi için haber iletin. Ben de şimdi Ankara’ya hareket ediyorum” der.

Atatürk Ankara’ya döner.  İçişleri Bakanı Şükrü Kaya da Menemen’de incelemelerini tamamlar, Başkent Ankara’ya döner. Çankaya’da toplanırlar, olayın ayrıntılarını Atatürk’e anlatırlar.

Atatürk ayağa, kalkar sinirli bir biçimde, “Menemeni Yakınız” der hışımla. Toplantıda Kazım Özalp ve İsmet İnönü de vardır. Atatürk, konuşmasını sürdürür:

“Bu ne biçim haldir?

Gericiler din adına, hükümet alanında ordunun bir subayını boğazlıyorlar.

Binlerce Menemenliden biri çıkıp da yobazlara engel olamıyor. Hatta teşvik ve tekbirlerle onlara katılıyorlar.

Bu hainler Yunan işgalinde neredeydiler. Onların namusunu dün kurtaran bir ordunun bir subayına reva görülen işlemin cezasını hepsi çekmelidirler.

Bu cumhuriyetin ve bizim başımızı kesmektir. Menemeni Vilmodit (Kara Bölge) ilan etmeye karar verdim.

Kasabanın bütün halkı menemenden çıkarılacak, aileler birer ikişer memleketin her tarafına dağıtılacaktır. Kasaba tamamen yakılacak ve gelecek genç nesillere ibret olması yakılan kasabanın ortasına siyah bir sütun dikilecektir.”

Şükrü Kaya ve İsmet İnönü, Atatürk’ü yatıştırmak için incelemenin derinleştirilmesini ve tamamlayıcı bilgilerin gelmesini önerirler.

İsmet İnönü, Atatürk’ün sinirlerinin yatışacağını düşünmektedir. İnönü’nün dediği olur. Menemen’in VİLMODİT ilan edilmesi yerine, Orgeneral Mustafa Muğlalı Başkanlığında Divan-I Harb kurulur. Sonrasında İçişleri Bakanı Şükrü Kaya;

“Paşam olay bundan ibaretti. Sizin Menemen’i neden yakma fikrinde olduğunuzu anlayamadık” diye sorar.

Atatürk’ün yanıtı serttir:

“ Ben, seni çok akıllı bir İçişleri Bakanı olarak tanıyordum. Menemen Kasabası’nın ne berbat bir yerde bulunduğunu gördüm. Böyle bir vesileyle yurttaşlarımızı daha iyi yere nakleder burasını yakmakla da, orada taştan bir anıt yükseltir, üzerine ‘Cumhuriyet’in İlanından yedi yıl sonra, bu yerde bir iltica hareketi baş göstermiş ve burası yakılarak gericilik ezilmiştir ‘ yazısını yazardınız.

Böylece gelecek kuşaklar bunu ibretle görür ve okurlardı. Ne yapayım ki istediğimi sen de anlamadın.”

“VİLMODİT, gericilik başkaldırısına seyirci kalan Menemen halkının yaşadığı bölgede mi, yoksa bu hareketi başlatan insanların yola çıktığı bölgede mi ilan edilmeliydi?” sorunun yanıtını tarih de, tarihi yapanlar da yıllardır verememişlerdir.

Neden mi?

Kubilay olayı sonrası kurulan mahkemede ceza alanlara bir bakın.

Manisa'dan manifaturacı Osman, Manisa’dan Hafız Cemal, Manisa’dan tabur imamı İlyas Hoca, Manisa’dan Ali paşazade Ragıp, Manisa’dan Şeyh Hafız Ahmet, Manisa’dan Giritli İbrahim oğlu İsmail, Alaşehir’den, Şeyh Ahmet Muhtar, Alaşehir’den Esat’ın oğlu Memet Ali,  Manisa hastanesi imamlığından mütekait Laz İbrahim, Manisa’dan Emrullah oğlu Memet,  Manisa’dan nalıncı Hasan, Manisa’dan çoban Ramazan, Manisa’dan Giritli küçük Hasan, İzmir’den Laz Memet Ali hoca, Erbilli şeyh Esat.

Kumsaati Yayınları arasında yer alan Nedim Çakmak’ın yazdığı “İşgal Günlerinin İşbirlikçileri Hüsnüyadis Hortladı” kitapta şöyle anlatılıyor:

“Manisa’da, Menemen’de ve daha birçok yerde işgalcilere karşı bir örgütlenme içerisinde yer almayanlar, cumhuriyetin ilanından sonra “din elden gidiyor” söylemi ile Hüsnüyadis namlı, Manisa Mutasarrıf Nakşibendî tarikatı mensubu Giritli Hüsnü Bey’in kardeş çocuğu olan sözde Giritli mehdi Derviş Mehmet önderliğinde çoğu cahil insanlar bir araya toplandılar.

Bu grup 23 Aralık 1930 günü Menemen’de yaptıkları isyan girişimi sırasında kendilerine engellemeye çalışan 43. Piyade Alayı’ndan Piyade Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay ile karşı karşıya geldiler. Kubilay ve beraberindeki askerler gruba uyarı ateş açtı. Fakat “silahlarında manevra mermisi bulunduğundan dolayı etkili” olamadılar…

Bunu fırsat bilen Giritli mehdi Derviş Mehmet ise, “bakın bana mermi işlemiyor” diyerek kendince kutsallık zırhına büründü. Olaylar sırasında ağır bir şekilde yaralanan Kubilay, yaralı olarak meydandaki hükümet binasına girmek istedi. Ama binanın giriş kapısı kapalı olduğu için giremedi…

Bu nedenle, hükümet binasının hemen yanındaki Kazez Camii bahçesine yöneldi. Giritli mehdi Derviş Mehmet, Giritli Şamdan Mehmet ile birlikte Kazez Camii bahçesinde bitkin bir vaziyette bulunan Kubilay’ın başını bağ testeresi ile canlı canlı gövdesinden ayırdılar. Sonrada, asteğmen Kubilay’ın başını yeşil bir bayrağın tepesine takarak Menemen sokaklarında dolaştırmaya başladılar. Bu sırada, kendilerine müdahale eden Şevki ve Hasan adlı kahraman iki bekçiyi de öldürdüler.

Olay yerinde toplanan 250 – 300 kişilik ahali ise Kubilay’ın şehit edilmesi esnasında olaylara hissiz ve seyirci kaldı. Hatta bir kısmı, olayı tasvip edercesine alkış tuttu. O sırada sözde mehdi Giritli Derviş Mehmet, Yüzbaşı Fahri’ye “ben mehdiyim, şeriatı ilan ediyorum. Bana kimse mukavemet edemez. Karşımdan çekil!” dedi…

Sonunda isyan bastırıldı. Kurşun işlemeyen sözde Giritli mehdi Derviş Mehmet’e ateş açıldı. Ve bu ateş esnasında Kubilay’ı şehit eden sözde Giritli mehdi Derviş Mehmet ile birlikte Giritli Sütçü Mehmet ve Giritli Şamdan Mehmet öldürüldü. Aralarında önceden Şeyh Sükuti’nin Menemen belediye Başkanlığı yaptığı sırada yönetimde birlikte olduğu bilinen Hayımoğlu Yahudi Jozef, Erbilli Şeyh Esad’ın oğlu Mehmet Ali ve 37 kişinin idamına karar verildi.

Nakşibendî Şeyhi Esad Efendi ise ilerlemiş yaşından dolayı 24 yıla hapis oldu. Fakat tutuklu bulunduğu sırada hastalığından dolayı öldü. Şeyh Esat ve tarikatının amacı Cumhuriyet kayıtlarına;

 “Hükümeti yıkmak, Atatürk ilke ve inkılâplarına aykırı olarak saltanat ve şeriatı getirmek, tekke ve zaviyeleri açmak, şapkayı yasaklayıp yeniden fesin kullanılmasını” sağlamak olarak geçti.

Menemen olayının hazırlayıcılarından olan Nakşibendî tarikatı lideri Şeyh Esat’ın yurt dışı bağlantısı ile ilgili olarak Askeri Mahkeme Başkanı General Mustafa MUĞLALI, 01 Şubat 1931 tarihinde Cumhuriyet Gazetesine verdiği beyanatta;

“Şeyh Esat, hilafet komitesiyle alakasına dair bir itirafname hazırlıyordu. Bu münasebetle İngiliz casusu Lavrens ile münasebette bulunduğunu da doğrulamaktaydı. Fakat hastalığı bunu yazıp bitirmesine mani” olduğunu belirmiştir.

Olayların tertipleyicileri ise Nakşibendî tarikatı lider Erbilli Şeyh Esat, işgal dönemin Manisa Valisi Giritli Hüsnüyadis ve onun kardeş çocuğu Giritli Derviş Mehmet, Menemen Belediye Başkanı Şeyh Sükuti ve akın akın Manisa’dan Menemene gelen diğerleri…

Hüsnüyadis namlı Manisa Mutasarrıfı, Nakşibendî tarikatı mensubu Menemen isyanının tertipleyicisi, Nakşibendî tarikatı lideri Erbilli Şeyh Esat ve Derviş Mehmet, işgal yıllarında yurdunu savunmak için çete kurmadı, işgal güçlerine karşı kurşun sıkmadı! Fakat genç Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı çete kurarak, asker ve iki bekçisine kurşun sıkmakta ve kurşun sıktığı asteğmen Kubilay’ın başını bağ testeresi ile kesme konusunda hiç tereddüt etmedi.”

Ötesini, örneğin bu Menemen olayına katılanlardan birisi ile yakın akrabalığı bulunduğu söylenen siyasi kişiyi merak ediyorsanız Nedim Çakmak’ın kitabı alıp okuyun.

“Son sözün nedir? Diye sorsa da yargıç. Anlamsızlık sorgulanmadıkça, Yükseliyor kanın rantı” diyor ya şair hâkim Veysel Gültaş. Aslında son sözün nedir diye sormadan önce “Çürürse eğer yargılar, Yeniden birikir orada her şey” sözcüklerindeki çürümeyi ortadan kaldırmak hemen, acilen, geçikmeden adalet uygulanmasını zorunlu kılmaktadır.